Personal Statement: Öztanıtım hikayesi Neden öztanıtım hikayesi yazıyoruz? Amerikan üniversitelerine başvururken nasıl bir öztanıtım yazmalı? Avrupa Üniversitelerina başvururken nasıl bir öztanıtım yazmalı?
Kişisel hikaye ve başvuru mektubu olarak dilimize çevrilen “Personal Statement” yurtdışı üniversitelerden kabul almanın anahtar koşullarından biri. Öğrencilerin en çok zamanını alan konulardan biri olan "personal statement" için ben “öztanıtım hikayesi” ifadesini seviyorum. Çünkü kendinizi nasıl gördüğünüzü içten bir hikayeye dönüştürerek anlatmanız bekleniyor.
Ülkemizde üniversite giriş sınavında öğrencileri "sıraya dizerken" sadece sınav sonucuna bakıldığı için, pek çok öğrencinin alışık olmadığı ve zorlandığı bir iş öztanıtım hikayesi yazmak. Başvurularda öztanıtım hikayesi yazmaya yoğunlaştığınız şu günlerde, ne yazmalısınız, nasıl yazmalısınız konularına değinmek istiyorum.
Neden kendinizi tanıttığınız bir hikaye anlatmanız bekleniyor?
Çünkü üniversite kabul yetkilileri notlarınıza, test sonuçlarınıza, dil puanınıza, okul dışı aktivitelerinize bakarak sizin ne kadar zeki, başarılı ve sosyal bir birey olduğunuzu anlayabiliyor. Üniversiteye kabul edilmek için bu özelliklerin güzel bir karışımına sahip olmalısınız.
Ama bunların hiçbiri sizin nasıl bir karakteriniz olduğunu göstermiyor. Birey olarak kendinizin ne kadar farkındasınız? Hayata bakışınızda olumlu musunuz, karamsar mı? Geleceğe dair ümitleriniz ve hedefleriniz neler? Neden ve nasıl bu hedeflere odaklandınız? Hayatınızla ilgili kararları alırken sizi neler yönlendirdi? Nasıl bir dünya hayal ediyorsunuz? Yumurtayı çırpılmış mı haşlanmış mı seviyorsunuz?
Son soru, gerçek bir soru değil elbette, aynı zamanda “neden personal statement isteniyor” sorusuna verilebilecek en güzel cevaplardan biri. Çünkü aslolan şu: sizi tanımak istiyorlar.
İnsanın kendini anlatması oldukça zorlu bir iş. Özellikle liseyi henüz bitirdiğiniz bu kadar erken yaşlarda. Burada, orta çağda “özgür insanlar için bilimler - liberal arts” eğitiminin önemli bir parçası olan “retorik” yani güzel konuşma sanatı devreye giriyor. Ne söylediğiniz kadar, nasıl söylediğiniz de önem kazanıyor.
Bu konuda örnek vermeyi sevdiğim bir hikaye var:
Güçlü bir kralın, aynı zamanda ordularına komutanlık eden üç oğlu vardır. Krallığını güçlendirmek, topraklarını genişletmek için komşu ülkeye savaş açmaya karar veren kral, oğullarının savaştan sağ salim döneceğinden emin olmak için sarayın kahinine danışmaya karar verir. Kahin, krala kötü haberi verir: “oğullarınızın üçü de bu savaşta ölecek.” Kahin derhal saraydan kovulur. Sonrasında çağrılan kahinler, daha yumuşak, daha dolambaçlı ifadeler kullanmak isteseler de sonuç değişmez. Her seferinde oğullarının öleceğini duyan ve gittikçe daha da öfkelenen kral, ne yapacağını şaşırır.
Bir gün saraya gelen yabancı bir kahini huzura çıkarırlar. Kahin krala sorar:
“Oğullarınızı çok seviyorsunuz değil mi kralım?”
“Ne saçma soru bu, hepsini canımdan çok severim”
“Onlar da sizi canlarından çok seviyorlardır mutlaka”
“Saçmalamayı bırak adam, sevmez olurlar mı?”
“Oğullarınızın üzülmelerini istemezsiniz değil mi kralım?”
“Tabii ki istemem. Kim nasıl üzebilir benim oğullarımı?”
“Sizin ölümünüzün oğullarınızı nasıl üzeceğini hayal edebiliyor musunuz?”
“Ne diyorsun adam? Ölecek miyim yoksa? Oğullarım buna çok üzülürler, yıkılırlar”
“Müjdemi isterim kralım! Sağlıkla uzun bir ömür yaşayacaksınız. Üstelik açacağınız savaş sadece topraklarımızı genişletmekle kalmayacak. Canınızdan çok sevdiğiniz, üzülmemeleri için herşeyi yapacağınız oğullarınızın, hayatlarında yaşayabilecekleri en büyük acıdan, yani babalarının ölümünü görmekten kurtulmalarına da sebep olacak.”
Zekice ve samimiyetle kurgulanmış bir hikaye, tek cümlede anlatılabilecek bir olayı eşsiz ve özel kılar. Sonuçta aynı şeyi söyler ama çok daha derin ve unutulmaz bir iz bırakır. Üstelik hikayeyi kurgulayanın, anlattığı konuya verdiği önemi, onu unutulmaz ve eşsiz kılmak için gösterdiği çabayı da yansıtır.
Bu özellikleriyle öztanıtım hikayesi, başvurunuzun en önemli parçalarından biridir. Aynı zamanda size özeldir. Hangi ülkelerin veya okulların ne gibi beklentileri olduğu konusunda birazdan sıralayacağım özellikleri dikkate alarak biçimlendirebilirsiniz, ama bunu siz yapmalısınız. Bir başka kalemden çıkma hikayeler hemen kendini belli eder.
Amerika üniversiteleri için “personal statement” yazmak
Yükseköğrenimin öğrencilerle profesörler arasındaki bilgi alışverişinden çok daha fazlası olduğu artık bilimsel bir gerçek. Dünya liginde üst sıralarda yer alan üniversiteler, öğrenciler arası etkileşimin önemini, öğrencilerin sadece akademik değil, toplumsal, sanatsal ve kültürel faaliyetlerde de buluşmasının eğitim üzerindeki olumlu etkisini kabul ediyor ve gelişmesi için ciddi kaynak ayırıyorlar.
Amerikan üniversiteleri için öğrencilerin akademik alandaki üstün başarısı kadar, sosyal alanlarda ve okul dışı aktivitelerdeki rolü de önemli. Bunu üniversite yılları boyunca öğrencinin kampüs hayatına yapacağı katkının bir göstergesi olarak kabul ediyorlar. Başvuru sırasında bu aktiviteleri listelemeniz, hemen ekinde de neler yaptığınızı kısaca anlatmanız bekleniyor.
Okul hayatınız boyunca aldığınız notları, girdiğiniz standart sınavların skorları, okul dışı akademik çalışmalarda elde ettiğiniz başarılara dair bilgi ve belgeleri de listeleyebilmeniz için başvuru ekranlarında ayrılmış özel bölümler var. Dolayısıyla kişisel başvuru mektubunuzda bunlardan bahsetmenize gerek yok. Aynı bilgiyi bir kere de yazılı ifade etmiş olursunuz.
“Ama beni tanımak istiyorlar, ne anlatabilirim?” diyebilirsiniz. Deneyimlerinizin sizi nasıl etkilediğine dair hikayeler en etkileyici olanlardır. Bir çocukluk anısından, okunan bir kitaptan, katıldığınız -akademik, sportif veya sanatsal- bir yarışmadan çıkardığınız ders, ya da kişiliğinizin bu sayede keşfettiğiniz farklı bir yönü, daima ilginç bir hikayedir. Sizinle hiç ilgisi yokmuşçasına başlayan ama son birkaç cümlede aslında anlatılan her şeyin size dair olduğunu gösteren yaratıcı öyküler her zaman çarpıcıdır.
Araştırdığınızda, İnternette yayınlanmış “x ways to write perfect personal statements” başlıklı pek çok öneri listesiyle karşılaşacaksınız. Bu makalelerin hiçbiri size konu önermez. Yazım tekniklerine odaklanır ve genellikle işe yarar öneriler sunarlar. Bu önerileri yazınızı daha etkileyici ve istediğinizi en iyi şekilde iyi ifade eden bir formata dönüştürmekte kullanabilirsiniz. “Mükemmel bir başvuru mektubu için ipuçları” yazıma göz atabilirsiniz.
“Essays that worked” fikir edinmeniz için bir diğer anahtar cümle olabilir. İlham alabilirsiniz ama hikaye size ait olmalı, doğru olmalı ve sizi, başvurunuza listeler halinde eklediğiniz özelliklerinizden daha farklı bir açıdan anlatmalı. İnternetten yapacağınız en ufak bir “alıntı” yazınızın yazılımlarla yapılan otomatik “plagiarism” kontrolünde “çalıntı” damgası yemesine yeter. Ünlülerden sözler gibi kısa alıntılar dışında her cümle sizin kaleminizden çıkmalı.
Hikayenizin ne olması gerektiğine karar vermek en zor ve uzun sürecek olan kısımdır. Üstelik sadece sizin yapabileceğiniz bir iştir. Ana fikre karar verip ilk taslağınızı yazdıktan sonra, anlatım, çatı kurgulama, yazım hataları, doğru sözcükler ve ifadeler kullanma gibi alanlarda yazınızı geliştirmenize yardım edebilecek bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ediyorum.
Avrupa üniversiteleri için “Motivational Letter” yazmak
Avrupa üniversiteleri için akademik nitelikler, kabul kriterlerinde en öncelikli, hatta çoğu zaman tek kriterdir. Amerika’dan farklı olarak, başvuru ekranında okul dışı aktiviteler için ayrılmış alanlar yer almaz. Bu kişisel başvuru mektubunuzda okul dışı aktiviteleri anlatabileceğiniz anlamına gelmez. Üniversitenin aktivitelerinizle ilgilenmediğini gösterir.
Avrupa üniversiteleri, Amerika’nın aksine, başvuru sırasında okumak istediğiniz alana karar vermiş olmanızı bekler. Kişisel başvuru mektubunuzda, okulda veya okul dışında elde ettiğiniz akademik başarıları ve bunların seçtiğiniz alanda sizi nasıl başarıya taşıyacağını anlatmanız en doğru tercihtir.
Avrupa üniversitelerinin başvuru mektuplarında akademik niteliklerin anlatılmasına ne kadar önem verdiğini gösteren en güzel örnek, İngiltere’nin saygın üniversitelerinden bir kabul görevlisinden gelmişti:
“Varsayalım mühendislik okumak istiyorsunuz. Lisede futbol oynadıysanız ve bunu başvurunuzda mutlaka belirtmek istiyorsanız, “bir mühendis olarak farklı alanlardan mühendisler, satış ve pazarlama uzmanları, finansçılarla ortak çalışmam gerekecek. Futbolda elde ettiğim takım çalışması deneyimimin, farklı departmanlar ve branşlarla işbirliği yapma becerilerime katkı sağlayacağını düşünüyorum” diyebilirsiniz. Bundan fazlası bizim için önemli değildir.”
Comments